Ana içeriğe atla

Kurucu Olmak



Okul öncesi eğitim kurumlarımızın kurumsal yapılarına baktığımız zaman, canlı bir organizmayı andırdığını düşünürüm hep. Canlı organizmanın her bir parçasının önemli olduğunu hepimiz biliriz. Örneğin vücudumuzun bir parçasında ağrı hissettiğimizde tüm vücudumuzu olumsuz etkilediği gibi kurumlardaki küçük bir aksaklık da tüm kurum çalışanlarının moral ve motivasyonunu olumsuz etkiler. 

Kurumsal işleyişin beraberinde getirdiği birtakım sorunlar olabilir. Bu gayet doğaldır. Ancak burada en önemli nokta bir yapbozun parçası gibi tamamlayan olmaya çalışmaktır. Geçen yıl okul kurucularımızdan birinin daveti üzerine, bir okul öncesi eğitim kurumumuzu ziyaret ettim. Çok büyük mutluluk duyduğumu belirtmek isterim. Kurucumuz, öğretmenlerimiz ve tüm eğitim paydaşları, velilerimiz tarafından kendilerine emanet edilen çocukları koruma yönünde adeta pür dikkat halindeydiler.

Beş duyunun en kapsamlı kullanıldığı kurumlar hangileri hocam deseler?  Cevap: "Okul öncesi eğitim kurumlarıdır," derim.

Okul kurucumuzun odasına giderken aynı zamanda tüm dikkatiyle kurumsal işleyişle ilgilenmesi beni çok mutlu etmişti.

Kurumsal manyetiğe çok inanan biriyim. Bir kurumu yaşatmanın ve varlığını devam ettirmenin çok kolay olmadığını da biliyorum. Kurucumuzdan başlayıp, öğretmen, öğrenci, veliler ve eğitim çalışanlarıyla birlikte yakalanan sinerjinin kurumsal manyetiği yakalamak açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Bir tiyatro oyununu düşünelim. Konusu bir ailenin yaşantısı olsun. Aile bireyleri, akrabalar, komşular, mahalle sakinleri, o mahallenin bakkalı vb. Birçok rolü oynayan oyuncular olsun. Bunların hepsinin ayrı ayrı toplumsal rolü var muhakkak. Oyunculardan bakkal, "Benim dışında tüm rol sahipleri sahneden insin ve sahnede tüm rolleri ben oynayacağım" dese ne olurdu?

Sanırım tüm izleyiciler, "İşi çok zor, saçma, bu oyun bitmez, oyunun rengi bozuldu v.s." derlerdi. 

Kurum paydaşlarının hepsi değerli. Ancak örnek verdiğimiz tiyatro oyununda olduğu gibi, bir rol sahibinin tüm rolleri oynamaya çalışması zaman kaybı olmakla birlikte, kişisel ve kurumsal yorgunluklar da yaratır. 

Rol taşması olmamalı; kurumsal rolünü güzel bir şekilde gerçekleştiren eğitim çalışanının önemli bir aksaklık olmaması durumda rolüne müdahale edilmemeli, otonomluğuna zarar verilmemelidir. Rol taşması, yani kendi rolünüz olmayan bir alana, iyi niyetli tamamlayıcılık dışında müdahale etmeniz, eğitimci kişiye zarar vermenizdir.

Şunu çok iyi bilmemiz gerekiyor ki insan ilişkilerinden kaynaklanan olumsuz davranışlar, duygusal yorgunluk yaratır. Duygusal yorgunluk da moral ve motivasyonu bozar. Peki insanların morali var da kurumların yok mu? Tüm kurum çalışanlarının uyumlu olması bence o kurumun moralinin de güzel olması demektir. Kurumun morali, kurumun devamlılığı için çok önemli.

Kurumun ritmik çalışması ve kurumsal manyetiğin bozulmaması beraberinde sinerjiyi getirir.Kurumsal sinerji için her zaman bir tamamlayan olmayı tercih etmeliyiz. Kurumda çalışanlardan birinin olmaması, bir boşluk yaratmamalı, diğer çalışanlar tarafından tamamlanmalıdır. Ben buna; iyi niyetli tamamlayıcılık diyorum.“Hocam bu tanım da nereden çıktı?” diyebilirsiniz.Örneğin bir kurumsal aksaklık oluştu. Bu aksaklık kurumdaki görevi yapan kişiden kaynaklanmış olabilir. Burada iyi niyetli tamamlayıcılık devreye girmeli. Aksaklığın kaynağı olan kişinin oluşturduğu eksiklik, diğer iyi niyetli tamamlayıcılar tarafından, küçük uyaranlarla tamamlanmalıdır. Uyarılar çalışanın kuruma aitlik duygusuna zarar vermemelidir. Sürekli personel kayıplarının kurumun kan kaybına neden olduğunu düşünüyorum. Çünkü kurumsallaşma masa, sandalye ile olmuyor. Kurumsallaşmada en önemli unsur insan faktörü; çalışan faktörü. Çalışanların bir kurumdaki sürekliliği,devamlılığı, kurum çalışanlarının uyumunu sağlaması açısından çok önemli. Bu özelliğe sahip kurumlara dışarıdan bakıldığında daha güvenilir izlenim oluşturduğunu görüyoruz.

Kurumdaki tüm paydaşlar, başta kurucusu olmak üzere, tüm çalışanlarla uyumlu olmalıdır. Ortak duygu yakalanmalıdır. İyi niyetli tamamlayıcılık olmalıdır. Unutulmamalıdır ki kurumu yaşatmak, yaşatmaya çalışmak, kurumda çalışan tüm eğitim paydaşlarının asıl görevidir. Bu şekilde uyum yakalandığı zaman oluşan kurumsal zenginleşme, aşama aşama tüm kurum çalışanlarına yansıyacaktır. Bunun için de her kurumun bir hedefi olmalı ve  bu hedefi gerçekleştirmek için de sabredilmeli, gayret gösterilmeli ve planlı çalışmalar yapılmalıdır. 

Murat Avcı 

Eğitimci & Yazar 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mevlana Ve Çocuk

Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç. Dr.  Nuri Şimşekler’in araştırmaları sonucunda. Mevlana'nın iki evlilik  yaptığını, üç oğlu ve bir kızının dünyaya geldiği söyledindi. Mevlana'nın, çocuklarıyla daima iyi iletişim kurduğunu dile getiren  Şimşekler; büyük düşünürün, çocukların henüz bebek olduğu dönemlerde annelerinin  sözleriyle kulaklarının dolduğu, büyüyünce de bu söz ve üslupla konuştuğunu ifade  ederek, annelerin çocukları üzerindeki etkisini önemle vurguladığını aktardı.  "Hal böyle olunca annelere büyük bir sorumluluk düşmekte ve ilk  eğitimi vermelerinden dolayı, sanki hiçbir şey anlamaz gibi görünen çocuklarına  çok hassas ve olumlu üslupla davranmaları gerektiği ortaya çıkmaktadır" diyen  Şimşekler, şöyle devam etti:  "Mevlana, çocukların oyunlar vasıtasıyla da olgunlaştığını, erkek  çocuklarının tahta kılıçlarla, kız çocuklarının da oyuncak bebeklerle oynayarak  farkında olmadan kendilerini geleceğe hazırla

Çocuklarınıza verdiğiniz ödül cezaya dönüşmesin!

                                      Prof. Dr. Bengi Semerci ‘’Çocuk büyütürken ceza vermemiz gerekip gerekmediği konusunda çoğu zaman kararsız kalırız. Oysa dengeli bir biçimde kullanılan ceza ve ödül sistemi, çocuğunuzun eğitiminde size büyük ölçüde yardımcı olacaktır. Ailelerin bir kısmı sadece ceza vererek bunu sağlamaya çalışırken, bir kısmı hiç ceza vermemekle öğünmektedir. Oysa çoğu kez verilen cezalar ya çocuğu düşündürmeyen ya da etkilemeyen cezalar olmakta, aile de cezanın işe yaramadığını düşünmektedir. Ya da ağır, fiziksel cezalar olmakta, çocuğu eğitmek yerine öfkelendirmektedir. Benzer şekilde ödüller gerektiğinde ya da uygun dozda kullanılmayınca, ödül olmaktan çıkıp, çocukta adeta hak haline gelmektedir.’’ Diyerek konuya büyük bir özet getiriyor. Çocuklarınız sorumluluklarını yerine getirmediği takdirde ve ödül-ceza uygulamasının kullanılması gereken yerlerde dikkat edilmesi gerekenlerse; -Ödül ceza uygulaması mutlaka yerinde, zamanında, gerekli durumlar

Eğlenceli Yumurtalar

Çocuklar okul öncesi dönemde düzenli besin türlerinden bir tanesi yumurtadır bir çoğu severek yeseler de bazen kokusundan dolayı veya sarısının ağızlarında bıraktı histen dolayı yemek istemeyebilirler. Bu aşamada çocuklara yumurtanın onlar için önemeni anlatarak ilgisini çekebilirsiniz. Ayrıca çocukların ilgisin çekecek şekillere getirmek ve kokusunu bastırmak için başka  malzemeler ile harmanlayabilir çeşitli baharatlar kullana bilirsiniz. Sizler için çeşitli yumurta yapımlarını bizler araştırdık çocuklarınız keyifle  yumurta yesinler…. 1.   Mantar şeklinde yumurta sunumu Mantar şeklinde yumurta sunumu hazırlamak için küçük boy domatesleri yarım kesip içlerini oymalısınız. Daha sonra haşlanmış yumurtanın üstüne geçirerek domatesin üzerine şırıngayla mayonez ile noktacıklar yapmalısınız. Maydonoz marul veya diğer yeşillikler ile etrafını yeşillendirebilirsiniz bölyce çocuklar yeşillikleri de tanıyacak ve sempati duyacaklardır.  Mantar              yumurtalarınız yemek i